10924,53%-1,34
42,20% 0,24
48,86% 0,30
5429,94% 0,77
9007,06% 0,59
İlk insandan tutun da bugünkü teknolojik gelişmeleri gerçekleştiren insana varıncaya kadar tarih öncesi ve sonrası hiçbir devirde din duygusu taşımayan topluluğa rastlanmamıştır. Çünkü;
Bu bakımdan insan beden itibariyle yaşamak için her şeyden önce gıdaya ve tehlikelerden korunmak için de barınacak bir yere ne kadar muhtaç ise ruhi yönden de manevi bir kuvvete o kadar muhtaçtır.
İnsan madde âleminde böyle bir dayanak bulamayacağı gibi aklı da onun bu ihtiyacını karşılamak için yeterli değildir. İnsanın önemli bir yönünü oluşturan, ruhunun isteklerini yerine getirecek ve üzüntülerini giderecek olan şey, onun Allah’a ve sonsuz bir hayata inanmasıdır. Bu inanç olmadıkça ruhun istekleri yerine getirilmiş ve arzuları karşılanmış olmaz.
Ruhun ise pek çok istekleri vardır, öyle ki bunlar için bir sınır yoktur. İnsan, gerçek anlamda mutluluğa, ancak ruhun sınırsız olan bu isteklerinin temin edilmesiyle ulaşabilir. İnsanın sınırlı olan ömrü ise buna yetmez. Bu itibarla onun sonsuz olan bu arzu ve isteklerini gerçekleştirecek ve kendisini mutlu kılacak olan, ölümsüzlüğe olan inancıdır. Fani olmayacak ve sonu gelmeyecek olan bir hayata yönelmeyen ruhta gerçek mutluluk yok demektir. Bu da ancak Allah’a ve ebedi bir hayata inanmakla elde edilir. Bunu bize öğreten de dindir. Şu hâldeinsanın gerçek mutluluğunu ancak din sağlar.
Bir insan için bundan daha büyük bir felaket düşünülebilir mi? Elbette düşünülemez. Hâlbuki din, ölüm ötesinde daha mutlu ve sonsuz bir hayatı müjdelemekte ve ona ulaşmanın yollarını göstererek insana huzur ve güven vermektedir.
Bir arada yaşamak durumunda olan insanların, birbirlerine karşı birtakım hak ve görevleri vardır. Toplumların devamı, fertlerinin birbirlerine karşı olan bu görevlerini yerine getirmeleriyle mümkündür.
Bir insanın, başkalarının haklarına karşı saygılı olması, görev ile hakkın mukaddes olduğuna inanmasına bağlıdır. Çünkü insan, çoğu kez aşırı arzularının etkisinde kalarak kişisel çıkarlarından başka bir şey düşünemez. Bunun için insanı, başkalarına karşı olan görevlerini yerine getirmeye ve onların haklarına saygılı olmaya mecbur edecek bir etkene ihtiyaç vardır, o da dindir.
Binaenaleyh, toplu hâlde yaşamak mecburiyetinde olan insanların, birbirlerine karşı olan yükümlülüklerini yerine getirmelerini sağlayan ahlak kurallarına uymaları kaçınılmazdır. Toplumu oluşturan fertler arasında sağlam bir birlik bağı meydana getirecek yegâne esas da ahlak üstünlüğüdür. Bir toplumun bütün fertleri güzel ahlaka sahip olursa birbirlerine karşı saygılı davranır, böylece, fertleri arasında birlik ve bütünlük sağlanmış, toplum mutluluğa kavuşmuş olur. Bu itibarla, toplum hayatı açısından bu kadar önemli olan ahlak için, sağlam bir temele, iyi ile kötüyü ayırt edecek gerçek bir ölçüye ihtiyaç vardır. İşte o da dindir.
Veri politikasındaki amaçlarla sınırlı ve mevzuata uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız. Detaylar için veri politikamızı inceleyebilirsiniz.